Ana içeriğe atla

Michelin Rehberi ve Türkiye

 





Turistler için bir destinasyonun cazip hale gelmesi pek çok faktörün etkin olmasına bağlıdır. Aktiviteler, sosyal ve kültürel yapı, gastronomi, alışveriş, ulaşım, iletişim, alt yapı, misafirperverlik, turistik ürünler, fiyat vb. pek çok etken sıralayabiliriz. Kotler’e göre tüketicilerin satın alma süreci sosyal, kültürel, kişisel ve psikolojik faktörlerden etkilenir. Buna benzer daha pek çok akademik çalışmanın ortaya koyduğu tüketici karar süreçlerinden bahsedilebilir. Bunlardan biri de geçmiş deneyimlere ait anılar ve dışsal etkenlerdir. Bu dış etkenlerden biri olarak Michelin Rehberi'nin turist kararlarına etkisi de araştırılan konular arasında yer almaktadır.

Bilindiği gibi gastronomi ile seyahat arasında çok önemli bir ilişki vardır, ayrıca yaşam kalitesini doğrudan etkileyen ve insanların anılarında yer edinen olumlu gastronomi deneyimleri pek çok unsurun etkisi altındadır. Günün sonunda her destinasyon doğru tanımladıkları gastronomi değerini bir stratejinin eşliğinde geliştirmeyi amaçlamalıdır. Öncelikle gastronomiye odaklanıp bir gastronomi destinasyonu olmanın stratejisi süreç içinde değer zincirinde yer alan tüm paydaşların işbirliği ile hayata geçer (https://irfanonal.blogspot.com/2021/11/her-yer-bir-gastronomi-destinasyonu.html). Böyle bir destinasyon hakkında oluşan bilgi ve deneyimlerin günün koşullarında iletişim araçlarıyla ilgilisine ulaşması öncelikle konu olmuştur. Yani, gastronomi gezginlerine ulaşacak iletişimi açık tutmalıyız. Sosyal medya bu iletişimin merkezinde yer alıyor. Seyahat severlerin görüşleri, doğru ve güvenilir bilgi kaynakları gastronomi destinasyonun tanıtımı ve bilinirliğini artırma konusunda etkili olmaktadır. Dolayısıyla Michelin Rehberi gibi değerlendirme ve marka platformları ile işbirliğine giderken de günümüzün gerçeklerini göz ardı edemeyiz. Kullanıcı deneyimini yayan ve "word of mouth" tabiriyle nitelenen durum belki de en güçlü tanıtım ve iletişim enstrümanı olmaktadır.  Bütün bunları göz önünde tutarak gastronomi ile ilgili asıl değerin toprak, geleneksel bilgi, yenilik ve adanmışlık terimlerinin gereğini yerine getirerek insanların anılarında yer edecek deneyimler yaşamasını garanti etmektir (https://irfanonal.blogspot.com/2022/07/bir-film-bir-makale-ask-tarifi.html). Ayrıca ülkemizden listeye giren destinasyon ve şeflerin uzun vadeli bir yönetim ve iletişim stratejisinin merkezinde değerlendirilmeleri gerektiğini de unutmamalıyız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi