Evet! Yemek anıdır...
Aşk Tarifi (The
Hundred-Foot Journey) Hindistan-ABD ortak yapımı 2014 tarihli dram, komedi
türünde bir film. Filmi iki kere izledim ve bu defa detaylardaki
mesajlara biraz daha vakıf olma şansı buldum. Size de mutlaka öneririm, özellikle
sinema, gastronomi, iletişim, kültür ve turizm gibi konulara ilginiz varsa
mutlaka izlemelisiniz.
Filmde Fransız ve Hint
Mutfakları harika bir şekilde beyaz perdeye aktarılmış; adeta bir kültürel
diplomasi eseri. Genç yaşında mutfakla tanışmış Hassan hayatın rüzgârıyla
kendini bir Fransız kasabasında bulur ve burada bir restoran açar. Egzotik Hint
Mutfağı bir anda kasabalının ilgisini çekecektir. Bu durum, restoranın
karşısında bulunan Şef Madam Mallory’nin prestijli restoranıyla bir rekabete
girmesini de beraberinde getirir.
Hassan’ın yemeklerinin
gücü ait olduğu topraklardan gelmektedir. Filmde Hint baharatları ve geleneksel
bilginin gastronomi açısından ne derece değerli olduğu gözler önüne seriliyor.
Filmin adında da
vurgulandığı üzere Hassan, Şef Mallory'nin çağrısıyla onun restoranında Fransız mutfağının inceliklerini
yenilikçi yaklaşımıyla bir başka boyuta taşır ve Hint Mutfağından getirdiği geleneksel
bilgi ve becerisini evrensel bir damak tadına dönüştürerek 2 Yıldızlı Michelin
Şefi olmayı başarır.
Burada yeri gelmişken filmin
en çarpıcı diyaloglarından birini size aktararak geçen ay yayınlanan ve
yazarlarından biri olduğum “Gastro-tourism well-being: the interplays of
salient and enduring determinants” adlı bilimsel makaleyle de bir bağ kurmak
istiyorum. Biz bu makalede https://doi.org/10.1108/IJCHM-09-2021-1132
Gastro-turizm esenliğine etki eden faktörleri araştırarak deneyimden elde
edilen tatminin yaşamımıza etkisini açıklamaya çalıştık. Gastronomi deneyiminin
hafızamızda yer ettiğini, bizi o yere ve tadını aldığımız lezzetlere
bağladığını da gördük.
Filmdeki diyaloğa gelecek
olursak: “…bu noktada (Hassan’ın Michelin
Yıldızlı bir şef olmasına atıf yaparak) yemek pişirmek artık bir sanat değil
bir bilimdir, burada (bulunulan restoran) yemek yemenin çok algılı bir deneyim
olduğuna ve belli kombinasyonlardaki tatlar ve aromaların enzimleri harekete
geçirdiğine, beynin belirli kısımlarını uyardığına inanıyoruz. Bu da hazza, bir
an yaşadığın hoş tecrübeleri hatırlamana neden oluyor. Belirli bir konunun sana
ilk aşkını hatırlatması gibi… ‘Evet, yemek anıdır.’ …yenilik, yenilik, yenilik…”
Şunu anlıyoruz ki gastronomi sadece yemek ve şefle ilgili değildir. Yöre mutfaklarının markalaşma sürecinde toprak, geleneksel bilgi,
yenilikçilik ve adanmışlık öne çıkıyor. Tarımın doğduğu topraklarda birçok medeniyete
ev sahipliği yapan coğrafyamızın en önemli değerlerinden Türk mutfağının da
markalaşma süreci toprağımıza, geleneksel bilgiye, yenilikçiliğe ve adanmışlığa
bağlıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder