Ana içeriğe atla

2. Japon Mucizesi



Hepimiz Japon Mucizesi diye adlandırılan durumu bilir ve takdir ederiz. Japon Mucizesi, bir toplumun zor zamanlarının ardından bilgiyi, üretimi ve çalışkanlığı merkezine alarak nereden nereye gelebileceğinin 20. Yüzyıl’daki en çarpıcı örneklerindendir. Bu olay hala gündemimizdeki yerini korumaktadır. Bu defa Japonlar belirli bir gelişimden sonra konsantrasyonunu kaybetmeye yüz tutan bir toplumun ikinci kez, bu defa  21. Yüzyıl koşullarında,  kültür, turizm ve spor alanlarında toplumunu ve ülkesini dünya gündemine taşıyorlar.

Biz burada turizm yönetiminin, stratejinin ve odaklanmanın öneminin de altını çizmesi bakımından son 10 yılda –yaşanan kriz durumlarını da referans alarak- Japon turizm sektörünün çizdiği başarılı grafiğe değinecek ve bu yolla ülke algısına ve uluslararası görünümüne yapılan katkının kısaca üzerinde duracağız.
Japon Turizm Ajansı (JTA), 2008 yılında oluşturulmuştur. Ülkenin turizm politikalarını gözeten, çalışmaları bir komisyonca yürütülen söz konusu ajans, turizme ilişkin tüm konularda Japonya hükümetini temsil etmektedir. Japonya’nın bir destinasyon olarak tanıtımı, kamu ve özel sektörün iş birliğinde yürütülmesi esasına dayalıdır. Japon hükümeti, Haziran 2013’te belirlediği yeni hedef doğrultusunda, 2030’a kadar 20 milyon yabancı ziyaretçi çekmeyi amaçladı. Bu hedefin gerçekleştirilmesine yönelik gerekli politikaların birleştirilmesi amacıyla, Turizm Stratejisi ve Uluslararası Turizm birimlerini oluşturdu. Aynı amaç dahilinde Turizm Politikaları Tanıtım Ofisi kurulmuştur. 2011’in Mart ayında meydana gelen yıkıcı depremin ardından iyileştirme çalışmalarını ele almak ve 2011’i takip eden beş yıllık süre zarfında ülkenin ekonomik büyümesini hızlandırmak amacıyla yeni bir Ulusal Turizm Planı geliştirilmiştir. Söz konusu ulusal turizm planının politik yönü ve güdümü, “turizmin destek merkezinin genişletilmesi”ni ve “turizm kalitesinin iyileştirilmesi”ni içermektedir. Japon hükümeti, ülke ekonomisinin yeniden canlanmasını sağlayacak üç temel politikadan biri olarak, Haziran 2013’te, Japonya Yeniden Kalkınma Stratejisi adıyla yeni bir büyüme stratejisi başlattı. Turizm, söz konusu strateji kapsamında, ekonomik büyümeyi harekete geçirecek başlıca politika sahalarından biri olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, 2030 yılına kadar 4,7 trilyon yenlik bir gelirin oluşturulması ve 1 milyon kişinin istihdam edilmesi, aynı strateji kapsamında yine turizm aracılığıyla hedeflenmiştir. JTA; dış talepteki iyileşmeyi hızlandırmak amacıyla, özel sektör ve yurt dışı diplomatik temsilcilikler de dahil olmak üzere var olan insan kaynaklarından yararlanarak, ayrıca open-skies anlaşmalarıyla ve sınırları içerisinde ve ötesinde tertiplenen M.I.C.E. etkinliklerinden doğan fırsatlarla beraber mevcut olanakları da kullanarak ülkeye yönelik seyahatleri teşvik eden “All Japan” isminde bir sistem geliştirmiştir. JTA, uluslararası konferanslara ve yerel/uluslararası ölçekteki M.I.C.E etkinliklerine yönelik iş talebini teşvik etmeye de yoğunlaşmıştır. Ele alınması gereken öncelikli politika önerileri ile konuların turizm endüstrisi uzmanlarınca derlendiği Turizm Endüstrisi Politika İnceleme Forumu da düzenlenmiştir.              
Paydaşlarla İstişare ve İş birliği
Arazi, Altyapı, Ulaştırma ve Turizm Bakanlığı, 2013’te, bir danışma kurulunun oluşturulmasına yönelik ilke ve esaslar oluşturmuştur. Söz konusu danışma kurulunun başlıca amacı, ülke içerisindeki ve ülkeye yönelik seyahat ve turizmin geliştirilmesinin daha da teşviki noktasında hükümet nezdinde müdahale gerektirecek tedbirlere ilişkin uzman fikir ve düşünceleri toplamaktı. JTA, Nisan 2013’te meşruiyet kazanmış bu kuruldan ve yerine getirilecek eylemlerden sorumludur. Azami 15 kişiden oluşan bu kurulun üyeleri, JTA komisyonu başkanınca, turizme ilişkin bilgi ve deneyime sahip bireyler arasından atanır. Kurul üyelerinin görev süreleri ilkin bir yıldır fakat bir dönem daha görev yapmak üzere yeniden atanabilirler. Haziran 2013’te, Başbakanlığın himayesinde oluşturulan ve ‘Turizm Odaklı Destinasyon’ olarak Japonya’nın tanıtımını amaçlayan Bakanlıklar arası Kurul, bu hedefin gerçekleştirilmesine yönelik olarak eylem programı niteliğinde yeni bir turizm stratejisini onaylamıştır. Söz konusu turizm stratejisi çerçevesinde, hedeflerin yerine getirilmesine yönelik olarak, ilgili tüm bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının yaklaşımına olan gereksinim vurgulanmış ve ele alınması gereken öncelikli dört politika sahası belirlenmiştir: (1) Ülke markasını geliştirmek ve pazarlamak için hükümet nezdinde bütüncül bir eylem, (2) Vize kolaylığı ve geliştirilmiş havayolu ulaşımı ve bağlantısını da kapsayan seyahat kolaylığı, (3) Ağırlama standartlarının iyileştirilmesi - yabancı konuklar için daha iyi ulaşım hizmetleri, göç ve göçmenliğe ilişkin usuller, yabancı dilde yer-yön işaret ve levhaları ile WIFI bağlantısının teminine yönelik ulaşım ve turizm politikalarının entegrasyonu ve (4) M.I.C.E.’ın tanıtılması. 2020 Oyunlarının Tokyo’da düzenlenmesi sebebiyle çalışmalara hız verilerek, 2015’te 14 milyon olan yabancı ziyaretçi sayısının 2020’den önce 20 milyona yükseltilmesi hedeflenmektedir.


Gelinen noktada;

Japonya, 2011’de meydana gelen büyük deprem ve tsunami felaketinden tam bir yıl sonra turizm sektöründe atılıma geçmiştir. Dış hatlardan gelen ziyaretçi sayısındaki yıllık artış oranı, iki haneli rakamlara ulaşarak %25’lik rekor bir düzeye ulaşmıştır. 2015’in ilk dört ayında gözlemlenen artış oranı %45 olmuştur. Turizm gelirlerinde ise daha etkileyici artışlar gözlemlenmiştir. Japon yeninin değer kaybetmesi, talepteki canlanmaya geniş ölçekte yön vermiştir. Ülkenin para birimi, 2012’den bu yana ABD doları karşısında %50 değer kaybetmiştir. Ancak talepteki bu canlanma; seyahat ve turizmin yeniden diriltilmesi, vize sınırlandırmalarının hafifletilmesi, ülkeye giriş için halen vizeye gereksinim duyan milletlere yönelik vize işlem ve prosedürlerin kolaylaştırılması ve (birkaç yıl direnilmiş olsa da) indirimli havayolu hizmetleri için açılım yapılması da dahil Japon hükümetinin  çabalarına da bağlanabilir. Tüm bu adımlar, JTA’nın diğer bakanlıklarla arttırarak sürdürdüğü istişare çalışmaları ve özel sektörle kurduğu iyileştirilmiş iş birliği neticesinde atılmıştır. 
Evet Japonya özellikle yaşadığı büyük tsunami felaketi ve öncesinde beliren Japonyanın algısındaki ve ekonomideki düşüşe karşı toplu ve stratejik bir hamle başlattığı, bir hikaye yarattığı anlaşılıyor:. Krizi fırsata çevirmesini bilmiş ve ülke bugün 8 yıl içinde aldığı olumlu sonuçlardan cesaret alarak kararlılıkla 2020 ve 2030 turizm hedeflerini revize etmiş ve daha yukarılara çekmiştir.
Japon Hükümeti 2016 yılında yayınladığı plan ile turizm endüstrisini Japonya’nın gelecek ekonomik büyümesinin ve bölgelerin ekonomik refahını artırma hedefinin merkezine almıştır. Daha önce ilan edilen 2020 hedefleri 2015 yılında yakalandığından 2020 planı 40 milyon, 2030 planı da 60 milyon yabancı ziyaretçi olarak yenilenmiştir. 2018 turist rakamlarında da rekor kırılarak 31.2 milyona ulaşılmıştır. Bu trendi besleyecek büyük organizasyonlar da titizlikle izlenmektedir. Rugby World Cup 2019’da ülkenin 12 şehrinde gerçekleştirilecek olup bu ayrıca ülkenin az bilinen destinasyonları ve ürünleri için de önemli bir fırsat olarak nitelendirilmektedir. Tokyo 2020 Olimpiyatları da bu çerçeve de planlanmış ve gerçekleştirilecektir.
Bu arada Turizm tanıtım eylem planının merkezine dijital pazarlama ve misafirperverliği alıp tren istasyonlarındaki ücretsiz wi-fi alanları, taksi aplikasyonları, çok dilli enformasyon tabelaları, akıllı telefon rehberleri ve haritalar bu planın başlıca ziyaretçi dostu eylemleridir.
Bu çabaların bir parçası olarak yine stratejinin önemli bir kısmı bilinmeyen destinasyonların ve ürünlerin tanıtımına ayrılmış gözüküyor. “Enjoy my Japan” kampanyası (https://www.youtube.com/watch?v=8VDngZGRDnA) (https://www.enjoymyjapan.jp/en/) bu çabaların odaklandığı iletişim aracı olarak hedef pazarlarda sürdürülmektedir. Öte yandan yeni yasal düzenlemelerle yerelde ev pansiyonculuğunu destekleyen uygulamalar devreye sokularak özellikle Japonya’nın kırsal bölgelerindeki ziyaretlerin artırılması hedeflenmektedir.
Ülkede daha önceden yerel tanıtım örgütleri varken bu defa DMO’ların birlikte ve etkin çalışmalarını destekleyecek koordinasyon çalışmalarına da ağırlık verilmiştir. Böylece alt markaların üst marka ile iletişiminde yaşanacak koordinasyon eksikliğinin giderilmesi hedeflenmiştir.
İşte bütün bu çalışmalar turizm adına 2. Japon Mucizesinin gerçekleştirilebilmesini sağlamak için girişilen büyük çabaları, merkezi hükümetler açısından da stratejik ilan edilen bir sektörün gerçekten diğer tüm alanlarla ilişkisi doğru kurgulanarak nasıl başarıya ulaşılabileceği noktasında önemli bir örnek oluşturmaktadır.
Notlar: WTTC Governing National Tourism Policy
Skift, How Japan is transforming its visitor economy for the next wave of Tourism

İrfan Önal
Nisan 2019


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi