Ana içeriğe atla

Rüyalarınızı Değiştiren Kent: ÇANAKKALE ve Türkiye’nin Dünyaya Armağanı: TROYA MÜZESİ


Rüyalarınızı Değiştiren Kent: ÇANAKKALE ve Türkiye’nin Dünyaya Armağanı: TROYA MÜZESİ


Çanakkale’de Troya Ören Yeri’nin girişinde dünyanın en bilinen hikâyelerinden birinin adıyla bir müze açılıyor: TROYA… Üstünde yükseldiği coğrafya ve efsanelerle uyumlu muhteşem bir müze… Hemen yanı başında Tevfikiye Köyü de bu açılışa hazırlanıyor. Köyde sürdürülen sokak sağlıklaştırma çalışmaları ve buna paralel gerçekleştirilen düzenlemeler çok yakın zamanda dünyanın ilgi odağı olacak bu müzenin ziyaretçilerinin dikkatini çekecek türden… Emeği geçen herkese teşekkür etmek lazım.

Çanakkale’de bulunduğumuz sürede bir günü açılışa hazırlanan müzeye ve Tevfikiye Köyü ile Troya Ören Yeri’ne ayırdık. Muhteşemdi! “Binlerce yıllık Anadolu Efsanesi: Troya…” Bu topraklarda Troya’nın hikâyesini dinlerken etkilenmemek elde değil, bütün ruhunuzu sarıveriyor.

Bir günü Asos’a, efsanenin diğer mekânına ayırabilirsiniz. Size tavsiyem; Geyikli üzerinden giderek kıyı boyunca deniz ve köyler eşliğinde seyahat edin… Denizin içinden ziyade dibinde olmayı tercih edenlerden olmama rağmen beni içine çağıran denize kayıtsız kalamadım. Mutlaka bir kıyıda denize girin. Efsaneler diyarına tertemiz ve serin sulardan bakmayı ihmal etmeyin. Sonrasında Asos’tan da denizi seyredin. İnsan kendini 2500 yıl öncesinde buluyor.

Bir gününüzü de mutlaka Bozcaada’ya ayırın. Yetmeyecektir ama zaman kısıtlı olunca ağzınızda tat bırakacak ve sizi tekrar çağıracak kadar yaşatacaktır. Buranın sokakları, evleri, dükkânları sizi bir anda en dost, en içten halleriyle karşılıyor. Sıcak hislerle dolaştığınız Bozcaada’da yüzmek için de muhteşem plajlar var ama mutlaka onu başka bir zaman geniş geniş yapmalısınız. The New York Times’ın 2017’de gezilecek 52 yer listesinde Bozcaada da vardı ve bunu sonuna kadar hak ediyor.

Gelelim kente… Çanakkale’nin merkezi yeme içme ve ziyaret yerleriyle de bir günü size dolu dolu geçirtecek imkânlar sunuyor… Deniz Müzesi, Çimenlik Kalesi, , Nusret Mayın Gemisi, yaşanmışlıklar ve kahramanlıklar… Mutlaka ziyaret etmeye değer. GİTTİLER… GEÇEMEDİLER, GEÇEMEYECEKLER!

Seramik Müzesi de Çanakkale’de seramik kültürüne dair size ilginç hikâyeler sunuyor. Kent merkezindeki seramik heykelin fotoğrafını sosyal medyadan “Ben neredeyim?” sorusuyla paylaştığımda; “Hindistan’dasın.”/ “Singapur mu?” diyenler bile oldu.J Çanakkale seramiklerinin öğrenmeye değer hikâyesi var.

Kısıtlı bir zamanda sindirerek gezmek için bu bir gün de bize yetti. Ama daha Şehitlik Alanı, Gelibolu Yarımadası, Gökçeada, köyler ve koylarla birlikte her biri sizi Çanakkale’ye bağlayacak daha nice yerler ve deneyimler var.

Çanakkale’nin insanı da coğrafyası gibi sıcacık, içten…

Eşimin de belirttiği gibi: “Çanakkale’de geçirdiğim zaman içinde rüyalarım bile değişti.” Bu kent; 1,4 ortalama gecelemeden çok daha fazlasını hak ediyor… Biz 5 günü dolu dolu geçirdik ve kalan yerler için tekrar bu efsaneler diyarını ziyaret etme kararı aldık…

Yazının en başında bahsettiğim, dünyaya armağanımız olacak Troya Müzesi’ni de başka bir yazıda anlatmak üzere…

Biz şimdiden, rüyaları değiştiren Çanakkale’yi özlemeye başladık bile.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimiz...

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti...

Turizm soylulaştırması ve “Kimin şehri?" Sorusu.

Soylulaştırma, varlıklı kesimlerin göçü ve yatırımına bağlı olarak bir yerin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak dönüşmesidir. Sadece sonuçla ilgilenenler için olumlu bir şeydir çünkü çöküntü bölgelerinin yeniden imarı ve işlevlendirilmesi olarak görülür. Halbuki bu süreçte yerel halk yüksek kira ve yaşam maliyetiyle yerinden edilir; mahallenin karakteri değişir, sosyal yapılar çözülür. Kentte yaşayanların yerinden edilmesi, toplumsal ve kültürel erozyonu da beraberinde getirir. Fransız filozof Henri Lefebvre, Le Droit à la Ville (1968) eserinde “şehir hakkı”nı, piyasa güçlerine değil; kamusal, demokratik ve kolektif kullanım esasına göre şekillendirme hakkı olarak tanımlar . Özünde: şehir hakkı, kentin yalnızca metalaşmış ticarî alan değil, insanlar tarafından yaşanabilen, dönüştürülebilir bir mekân olması gerektiğini savunur; kullanım değeri, değişim değerinden önemlidir. Kentliye sadece yaşayan değil, kentine müdahale edebilen, onu yeniden üretebilen aktif bir özne olarak bakar. (...