Ulusal ve Yerel Turizm Örgütlerinin Değişen Rolü ve
Türkiye -1
Günümüz toplumlarındaki hızlı değişim süreci her alanı
etkilediği gibi turizmi de etkilemektedir. Bu durumun etkisi turist
davranışlarında da gözlemleniyor. Bu
nedenle ulusal veya yerel turizm örgütleri, görevlerini hızla gözden
geçirmelerini gerektiren bir dönem yaşıyorlar. DMO (Destination Marketing
Organisation) veya DMMO (Destination Marketing Management Organisation) ve NTO
(National Tourism Organisation) olarak faaliyet gösteren organizasyonlar zaman
zaman ve ülkeden ülkeye farklı kurumsal yapılarda olmakla birlikte ülke veya
destinasyon tanıtımı ve belli ölçülerde yönetimi yapan kamu, özel veya yarı
kamu örgütleridir (Bakanlık, ajans, şirket yapıları gibi).
Ulusal turizm örgütlerinin kurumsal evrimine bir göz atacak
olursak; özellikle 90’lar ve 2000’lerin başlarında statik taktiklerle günümüze
kıyasla geleneksel iletişim ve tanıtım enstrümanlarını kullandıklarını,
sektörle ilişkili faaliyetler gerçekleştirdiklerini ve genel medya planlaması
ile görünüm elde ettiklerini bilmekteyiz. Genel anlamda 1. dönem olarak
adlandırabileceğimiz bu dönemde internetin yaygınlaşması ile birlikte “portal” olgusu ile de karşılaşıyoruz. Bilgi
ve görsel-işitsel içerik ağırlıklı olarak 2000’lerin ilk yarısında turizm örgütleri
internet portalları oluşturmuşlardır. Bunu izleyen süreçte sosyal ve dijital
medya ile birlikte bu örgütlerin ikinci döneminden bahsedilebilir. Artık birey ile doğrudan iletişim önem
kazanmış ve içerik üretmek daha da önemli hale gelmiş ve hız kazanmıştır. Bu
dönemde çok çeşitli enstrümanların da iletişim aracı olarak kullanılmasıyla
birlikte bu örgütlerin de kurumsal kapasitelerini artırdıkları ve reaktif
hareket etmek yerine proaktif davrandıklarını gözlemliyoruz. Bu dönemde bütçelerin %50’sinden fazlası
sosyal ve dijital medyaya ayrılıyor ve “own
media” (medya sahipliği) kavramıyla karşılaşıyoruz. Günümüzde iletişim ve
tanıtım hususunda özgün pek çok yöntem geliştirilebilmektedir. Günün
olanaklarından yararlanan turizm örgütleri de daha fazla inisiyatif alarak,
özgün projeleri kovalamaktalar. Turizm örgütlerinin “pazarlama” işlevi ile
ilgili olarak; yenilikçi stratejiler
(yeni medya araçları, bireyselleşen iletişim), stratejik yaklaşımın önemi (hedef grupların tanımlanması, turist
ihtiyaçlarının doğru belirlenmesi, satın alma sürecinin doğru analiz edilmesi),
sosyal ve dijital medya kullanımı (belirlenmiş gruplar, kişisel deneyim
aktarımının yaygınlaşması, sosyal medya takipçilerinden yararlanma,
destinasyonu bilen ve seven insanların katkısının alınması), stratejik iş birlikleri ve veri analizi konuları öne çıkmaktadır. İşte bu da yeni dönemin özellikleridir. (Bkz.
EK 1, Turizm Örgütlerinin Yeni Durumu)
Peki, imaj ve marka yönetimi ile ilgili olarak neler
söylenebilir? Özellikle ABD, İngiltere, Avustralya, Kore, Japonya, İspanya ve
Finlandiya gibi ülkeler ulusal markalarını, toplumsal değerlerini hatta gelecek
hedeflerini tanıtım ve iletişim kampanyalarının merkezine yerleştirmiş
durumdalar. Bahse konu ülkeler ve daha birçok ülke turizm diplomasisi ve kültür
diplomasisini birlikte yürütmeyi tercih etmekteler. “GREAT”, “VisittheUSA”, “Spain”,
“This is Finland” kampanyalarını bu duruma örnek olarak verebiliriz. İnternet aracılığıyla bu ülkeleri ve iletişim
odağı olan kampanyalarını aradığınızda web siteleri ve sosyal medya hesapları
ile karşılaşırsınız.
Günümüzde destinasyon tanıtım ve yönetim örgütleri, ülkeye
veya destinasyona gelen turist sayısını artırmaya yönelik tanıtım ve pazarlama
faaliyetlerinin yanı sıra fonksiyonlarını şehrin veya ülkenin marka ve imajını yönetmeye
doğru yöneltmekteler.
Turist davranışlarındaki değişim bugün birçok araştırma ve
çalışmanın konusudur. Bu nedenle turizm örgütleri yoğun bir çalışma içinde olup,
reaktif çalışma modellerini proaktif hale getirmek için iş biçimlerinde
değişime gidiyorlar. Değişim hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Konu, artık bir
otele sadece turist getirmekten ziyade insanı etkileyen birçok içerik, olay ve
duyguyu yönetmeniz ile ilgilidir. Bu
durum da marka ve imaj yönetimini gündeme taşıyor. Bir başka önemli husus da destinasyonunuzu
ziyaret eden turiste öncelikle ihtiyacı olan bilgiye kolay ulaşım imkanlarını
vermeniz ve böylece onun etkileşime geçtiği hizmetlerin bilgisini edinerek,
ihtiyaçlarınızı ve kaynaklarınızı optimum şekilde anlamanız ve
değerlendirmenizdir. Bu durum size hem yönetim hem de iletişim alanında önemli
avantajlar sağlayacaktır.
Ayrıca kendi vatandaşlarınızın turistle iletişimi de göz
ardı edilmemelidir. Bu durum çok boyutlu bir yönetişimi gündeme getiriyor.
Günümüzde “overtourism” olgusu bu
açıdan bir yönetim meselesidir ve önemlidir. Yerel yönetimler, hemşehrilerinin turizm
faaliyetlerinden negatif etkilenmemesini sağlayacak tedbirler almalıdır. Bu
açıdan turizm örgütlerinin faaliyet politikalarında “Birlikte Yapıyoruz” anlayışının hâkim olduğu, yerel iş birliklerini
artırdığını görüyoruz. Bu durum bize DMO’nun yönetim fonksiyonlarını
genişleterek DMMO olarak işlev kazandığını gösteriyor.
Önümüzdeki dönemde destinasyon örgütleri ile ilgili öne
çıkacak konular:
1-
Pazarlama:
Yayıncılıktan etkileşime yönelmek ve stratejiyi önemsemek
2-
Destinasyon
Yönetimi: Ürün geliştirmede artan rol
3-
İş
Modeli: Ortaklı ve birlikte gerçekleştirmek
Destinasyon örgütleri artık “marka”, “imaj” ve “ilişki” yöneticileri olmakla beraber “deneyim küratörleri” olarak da sahada olacaklar.
Bütün bunlardan çıkan sonucu tartışacak olursak; turizm
tanıtım ve pazarlaması ile ilgili olarak merkezde imaj ve marka yöneten,
strateji oluşturan, politika üreten ve belli oranlarda kaynak aktarımı yapan
yapılarla karşılaşırken bunun olmazsa olmaz bütünleyicisi olarak
destinasyonlarda da bu yapının destinasyona özel uygulayıcılarıyla
karşılaşıyoruz. Aralarında bir iş bölümünden ziyade ortak/birlikte çalışma
kültürü kurumsallaşmış, yerel anlamda da marka ve imaj yöneten, tanıtım ve pazarlama
faaliyetlerini gerçekleştiren, yerel verileri değerlendirip destinasyona
ilişkin kararları alan ve yürüten yapıların etkin olduğu ortaya çıkıyor.
Buradaki bir diğer önemli konu da kurulacak yapının ülkenin ve bölgenin idari,
siyasal, kültürel ve sosyal yapısıyla da uyumluluk göstermesi en kısa
anlatımıyla “yürütülebilmesi” ve “sürdürülebilir olması” gerekmektedir. Kısaca;
bütün sürecin kamu-özel sektör iş birliğini kurumsallaştıracak yapılarla
tanımlanmasına dikkat etmemiz önem arz etmektedir.
Peki,
Türkiye bu sürecin neresindedir?
Ülkemizde turizm yönetimi merkezî bir yapıdadır. Destinasyonların
özellikle tanıtım ve pazarlama alanında sürece katılmaları, turizm sektör
kuruluşları ve birey bazında taktiksel çabalarla sınırlı olup ortak bir
strateji ve bunu gerçekleştirme seviyeleri hâlâ düşük düzeydedir.
Ulusal turizm otoritesi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı
özellikle 2000’li yılların başından itibaren tanıtım ve pazarlama konularında,
sektörle iş birliği alanı oluşturarak bu alanda ülke adına önemli mesafeler almıştır.
Turizm tarihimiz açısından 3. Turizm Şûrası’na kadar geçen
süreç başka bir yazının konusu olacak kadar geniş ve detaylıdır. Ancak 3.
Turizm Şûrası’nın karar ve eylemlerini incelediğimizde bütün konuların odak
noktası “Turizmi nasıl yöneteceğiz?”
sorusu olmaktadır. Destinasyon yönetimi, destinasyon tanıtımı, kültürel
diplomasi, destinasyon pazarlaması, imaj, alan yönetimi, turizm eğitimi, rehberlik,
ürün çeşitliliği, pazar çeşitliliği, dijital teknolojiler, otelcilik,
gastronomi, yatırım ve planlama, hava yolu taşımacılığı gibi konular üzerinde
hassasiyetle durulmuştur. Yaşadığımız süreç, ülkemizde turizm alanında son 20
yıllık deneyimle, turizmin nasıl yönetilmesi ve yönlendirilmesi gerektiği
sorusunun cevabını bulmak ile de çok ilgilidir. Bütün bu konular 3. Turizm Şûrası’nda
açıkça tartışılmış ve ortaya konmuştur. Bunun modellemesi yani destinasyon
temelli proje çalışmaları da çeşitli şekillerde yapılmış ve devam etmektedir.
Bu anlamda genel olarak Tanıtma Genel Müdürlüğünün kamu-özel sektör iş birliğine
dayalı tanıtım ve pazarlamaya ilişkin yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirdiği
işlerle birlikte 2017 yılında Afyon, Eskişehir, Kütahya illerinin ortak bir
değeri olarak Frig Vadileri’ni merkeze alan
“Destinasyon Yönetimi Projesi” önemli
bir laboratuvar çalışması olarak halen sürdürülmektedir. Konu ile ilgili
faaliyetler 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu uyarınca kurulmuş olan
Frigya Kültürel Mirasını Koruma ve Kalkınma Birliği (FRİGKÜM) ve turizm
paydaşları ile birlikte gerçekleştirilerek, hizmete ve bölgeye odaklı
oluşturulan kamu-özel sektör yapısı örneğinde çalışılmaktadır. Ayrıca, GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının inisiyatifiyle geliştirilen www.mezopotamya.travel oluşumu da
ülkemiz adına son zamanlarda sayabileceğimiz turizm odaklı bölgesel markalaşma
ve tanıtım çalışmasına bir başka örnektir. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Bütün faaliyetlere kılavuzluk etmek ve bu faaliyetlerin çıktılarından
yararlanmak, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın liderliğinde ülkemiz için turizm
odaklı destinasyon tanıtımı, pazarlaması ve yönetimi modelinin
geliştirilmesinde bir nevi laboratuvar görevi görmesini sağlayacaktır.
Tanıtım ve pazarlama konularında ise; Kültür ve Turizm
Bakanlığı son 5 yıllık çalışmalarında dünyada yukarıda bahsedilen sürece uygun
olarak bir iletişim ve tanıtım markası oluşturmaya odaklanmıştır. Turkey
Home şemsiye konsepti altında kültür ve turizm diplomasi faaliyetlerini
konumlandırarak sosyal ve dijital medya aracılığıyla da bireyle iletişimi
önemsemiş ve kendi medyasını oluşturma trendini karşılamıştır. Kültür
diplomasisi ve turizm pazarlama faaliyetleri de oluşturulmak istenen bu marka stratejisi
bünyesine alınarak bir bütünlük sağlanmış, algı ve imaj dağınıklığına son
verilmiştir. Dünyadaki trendler takip edilerek olabildiğince etkili ve etkin
bir ulusal turizm örgütü (Tanıtma Genel Müdürlüğü ve yurt dışı teşkilatı) yapısına
dönüşüm -işlevsel olarak- sağlanmaya çalışılarak, yakın gelecekte oluşturulacak
yeni kurumsal yapıya basamak teşkil etmesi amaçlanmıştır.(Bkz. Ek 2 Turkey Home
Stratejisi)
Sonuç olarak şu söylenebilir: Günümüzde ülkeler kültür ve
turizm diplomasilerini etkin bir şekilde kullanmaya çaba göstermektedirler.
Ülkelerin ulusal kampanyaları uzun soluklu ve iletişim odaklı olurken, bir nevi
iletişim koordinatörlüğü görevini de üstlenmektedirler. Pazarlama faaliyetleri
de buna bağlı olarak fırsatların çeşitlendiği bir alan olup burada da yapay zekâ
ve büyük verinin öne çıktığını, sektör faaliyetlerinin bu gelişmeler ışığında
dönüştüğünü gözlemliyoruz. Hava yolu taşımacılığındaki gelişme ise ayrıca
irdelenmesi gereken çok önemli bir başka konudur. Nihai olarak turizmi nasıl
yöneteceğimiz ve destinasyon odaklı örgütleri ne şekilde kurgulayıp
çalışmalarını sağlayacağımız konusu ülkemiz turizmi için ivedilik taşımaktadır.
İrfan ÖNAL, Kasım 2018
Yorumlar
Yorum Gönder